Kendini Tanı

“Kendini Tanı”, ey ahmak!

Dün ülkemizin tanınmış bir psikiyatri hocasının “Kendini Tanı” başlıklı söyleşisine katıldım. Bayağı içine kapanık, hatta içine kilitli bir yapım olmasına rağmen katıldım. Umudum kendimi biraz daha tanımaktı.

Ve tanıdım; bildiğin ahmakmışım.

Ben 70 yaş üstü, ‘Hekim’im, ‘Halk Sağlığı Uzman’ıyım ve 40 yıl 1.basamak diyebileceğim hekimlik yaptım. Çok fazla sayıda hasta gördüm, evlerinin, ailelerinin içlerine girdim, sevilen bir hekimimdim. Çok tecrübeler edindim. Sağlık konusunda hep ciddi oldum. İnsanı, hastayı ve dahi kendimi tanımaya, tanı koymaya gayret ettim. Oldukça da başarılı olduğum söylenir, demek ki ahmak olduğum anlaşılmamış.

Söyleşi Ankara’nın entelektüel çevrelerinin buluştuğu bir kafede idi. Giriş ücretsiz ama enflasyon, hayat pahalılığı malum, yine de bir şeyler yemek-içmek lazım. Filtresiz bira istedim (bir ahmak gibi), biraz havamız olsun. 2 saate yakın oturup, bira yudumlayıp güzel bir konuşma dinledim. Söylemesi ayıptır 100 TL bira için, 50 TL de park parası eve vasıl oldum, çok şükür. 

Aslında ben iyi de bir hastayım. Kronik hasta! Kardiyak aritmi, kardiyomiyopati ve aile hikayem var. Muhtemelen dedem, babam, halam, hala çocuklarımın bazılarında benzer durumlar retrograt hikayelerinde var. Ben ve şu sıra kalp nakli bekleyen bir akrabam hariç hiçbirine tanı konulmuş değil. Özellikle konulan tanılar ‘etyolojiye yönelik doğru tanılar’ değil diye düşünüyorum. 

Şimdi bu kendini tanıma, ezoterik anlamı, Freud, Psikanaliz, mutlulukla ilgisi, aydınlanma gibi boyumu aşan meseleleri bir tarafa bırakmak istiyorum. Daha somut bir ‘kendini tanıma’ durumundan bahsetmek istiyorum. Benim için iyi ve kötü beslenme, hani kendimi tanıyacağım ya! Şu benim hastalığım, 50 yıldan beridir çeşitli teşhis adları altında biliyordum ve biliniyordu. Çarpıntım, aritmi ataklarım, gaz yakınmalarım, çeşitli sindirim problemlerim, defalarca anjiyolar, sürekli bozulup düzelen genel sağlık durumlarım hep biliniyordu. İki kere kardiyak arrest olup ölüme yakın deneyimler yaşadım (çok ilginç idi).

Hastalık yakınmalarımın en şiddetli olduğu zamanlar, iş yaşantımın da en yoğun zamanları idi. O sıralar, bir ara öleceğimi düşünüp işi gücü bıraktım, Hindistan’a kadar gittim. Muhtemelen beslenme ve yaşam tarzım kökten değiştiği için kendimi çok daha sağlıklı hissetmeye başladım. Yaklaşık 10 yıl kadar bu yaşam tarzımı devam ettirdim. Sonra eski alışkanlıklarıma ve yaşam tarzıma yavaş yavaş geri dönmeye başladım. Sindirim yakınmalarımdan başlayarak hastalık belirtileri de artmaya başladı. Zaman zaman kendimi zehirlenmiş gibi hissediyordum. Nerdeyse komplo teorileri kurmaya başladım. Bugüne kadar da her branştan uzman hekimlere muayene oldum. Sonunda kalp pili takıldı ve avuç avuç ilaçlarla yola devam ediyorum.

Bu yazı giderek bir söyleşiye ya da ‘yazışı ’ya döndü. Şimdilerde emeklilik sonrası daha da içe kapanık yaşıyorum. Kendi kendime yazıştığım için de lafı uzatıyorum.

Demem o ki, Filtresiz Bira bana dokunuyor!

Bu sabah bir kalktım, yine beni zehirlemişler. Her yanım ağrıyor. Keyfim hiç yok. Kaslarım spazm yapmaya hazır. Bir oramda bir buranda kasılmalar. Çarpıntım var. Sağ şakağımda ağrı, migrenim tutmuş. Hal bu ki son günlerde oldukça iyi hissediyordum. Sol yanım üstüne bile yatabiliyordum (eskiden hemen aritmiye neden oluyordu). İyice içe kapandığım için evde yiyip içiyordum. Ekmek ve hamurişini uzun süredir kesmiş idim. Kilo vermiş, efor kapasitem artmaya başlamış, aritmilerim azalıyordu. İşin gluten ile ilişkisinden şüphe duymaya başlamıştım.

İşte böyle; ‘Kendini Tanı’ söyleşisinde 1 bardak ‘Filtresiz Bira’ beni aydınlattı! Kendimi az da olsa, biraz daha tanıdım.

Birden aydınlandım! Bira yaptı bu işi, bira beni zehirliyor! Lanet haram!

Ama iş galiba öyle değil. Suçlu bira değil; ‘Arpa’.

Arpa da değil ‘gluten’.

Gluten de değil, genetik metabolik bir problem.

‘Kendini Tanı’ söyleşisi işte bani böylece aydınlattı.

Benim bir tür varyant Gluten hassasiyet problemim mi var? Dedem ve babam benzer nedenlerle mi bu dünyadan erken ayrıldılar?

Daha önemlisi, toplumda benzer sorunları yaşayan hastalara bu ‘kendini tanıma’ bir yarar sağlayabilir mi?

Bana yarar sağlayacak gibi.  Ahmaklığa da iyi gelecek gibi?