MERYEM

MERYEM
Kur’an’ın Kutsal Azizesi
Farklı yazarlar ve birbiri ile çelişen görüşlerden oluşan Hristiyan mezheplerin etkisi Kur’an’da da görülür. Bu açıdan Kur’an’da kimlerin eksik olduğu, kimlerin yanılgı içinde olduğu ve kutsal kadın Meryem’in kimliğini incelemek önemlidir.

İlk kez Kur’an’ı açan birisi doğal olarak Hz. Muhammed’in hayatı, yaptıkları, mucizeleri ve sözleri hakkında ifadeler bekler. Ancak şaşırtıcı bir şekilde Kur’an’da “Muhammed” yoktur. Buna karşın Meryem, Kur’an’da “İsa’nın annesi olarak” en önemli kutsal kadın karakterdir. Hal bu ki 4 İncil’de böylesi bir önemi göremiyoruz. Hatta İncillerde İsa ile annesinin ilişkisi biraz garip hatta sorunludur. Bu durum pek çok teolojik sorunları ortaya çıkarır. Bu durumu nasıl yorumlayabiliriz? Kur’an’ın doğuşunu oluşturmada bir ilişkisi var mı?
Tevrat’ta İsa’nın doğum tasvirleri vardır. Kur’an’da ise en önemli kadın kahramanı olan Meryem’in doğumunu anlatır. Meryem İsa’nın annesi, İmran’ın kızı ve “Harun’un kız kardeşi” olarak tanıtılır. Bu ilginç “İsa’nın annesi ve Harun’un kız kardeşi” tanımlama üzerine çok şey yazılmıştır. Çoğu araştırmacı bu durumun ‘extrapolasyon’, yanlış anlamlandırma ya da hata olduğunu düşünür. Hal bu ifade ‘exodus-Şemot-Mısır’dan Çıkış’ kitabından alıntıdır: “Harun’un kız kardeşi peygamber Meryem tefi eline aldı”. (Şemot 15/20) ‘Harun’un Kız Kardeşi’ ifadesi çok yargın bir ifadedir çünkü ‘Meryem’in Şarkısı’ bu ifade ile başlar. Kur’an Tevrat figürlerinden anekdotlar olarak bahseder. Bu durum dinleyenlerin hikâyenin tümünü bildikleri ve detaylandırmak gerekmediği anlamına gelir. Yazar ‘Harun’un kız kardeşi’ ifadesini kullanarak, bir taraftan anakronizim oluştururken diğer yandan da Meryem’e daha prestijli bir konum vermektedir. Bu hikâye tekniği Tevrat anlatımında çok sık görülen bir tekniktir.


İmran’ın karısı (Musa ve Harun’un annesi), kızı Meryem’in doğumunu birinci ağızdan anlatır: “Hani İmran’ın karısı: ‘Rabbim karnımdakini sana adadım, adağımı kabul et, sen her şeyi işiten ve bilensin’ demişti. Onu doğurunca da: ‘Rabbim kız doğurdum, kız dediğin nedir ki, kız erkek gibi değildir. Onu ve soyunu şeytanın şerrinden koru’ demişti”. (Al-i İmran 3: 36-37) Yıllar sonra Tanrının melekleri: “Ey Meryem! Allah seni seçti, seni temiz kıldı ve bütün kadınlardan üstün kıldı… Allah seni kendi sözleri ile müjdeliyor ve ona Meryem Oğlu İsa Mesih adını verdi. O hem bu dünyada hem de ahirette şerefli olacak. Allaha yakın olanlardan olacak, insanlarla hem beşikteyken hem de yetişkinken konuşacak ve iyilerden olacak. O zaman Meryem ‘Rabbim, bana hiçbir erek dokunmamışken nasıl oğlum olabilir ki’ demişti. Ona denildi ki; Allah dilediğini böyle yaratır, bir şeye karar verirse ona ol der ve o olur” (Al-i İmran 3:45-47). Bir diğer surede, Allahlın meleği Meryem’e temiz bir oğlan doğuracağını haber verir: “Meryem ‘Bana hiçbir erkek dokunmamışken ve ben iffetsiz biri değilken nasıl olurda oğlum olabilir ki…?’ demişti.” (Meryem Suresi 19/20). Babasının evine döndüğünde ailesi onu azarlamış ve iffetsizlikle suçlanır: “ey Harun’un kız kardeşi, sen çok kötü bir şey yaptın, baban kötü biri değildi, annen de iffetsiz değildi.” (Meryem 19/27). Kur’an Yahudilerin karalayıcı bir dille yaptıkları suçlamayı ortaya koyar: “inkâr etmelerinden dolayı Meryem’e çok çirkin suçlamalarda bulundular” (Nisa Suresi 4/156).

Kur’an, Yusuf hakkında hiç bahsetmez. M.S. 830-923 yıllarında yaşamış İslam alimi ve tarihçi Muhammed Tebari bu durumu görmezden gelmez ve Yusuf ile Meryem’i ilişkilendirirken: Gabriel, Meryem’e Yusuf kılığında görünmüştür, Meryem, Yusuf ve Zekeriya dışında hiçbir erkekle görüşmemiştir. Gabriel’i görünce onu Yusuf sanmış, Gabriel onu yatıştırmaya çalışmış ve hamileliğinin Allah’ın planının bir parçası olduğunu söyler. Allah’ın oğluna, hikmetler kitabını, Tevrat’ı öğreteceğini ve İsrail oğullarına peygamber olacağını söyler. Tabari, Yahudi iddiaları olan; melek Gabriel bu olayda hiç yer almadığı, marangoz Yusuf’un Meryem ile ilişkiye girdiği iddialarını reddeder. İsa’nın meşru bir çocuk olduğunu, daha önceleri benzer mucizevi doğumlar gibi normal olduğuna vurgu yapar. Kuran, İsa’nın annesi Meryem’den 34 kez bahseder. Buna karşılık, İsa’dan sadece 23 kez bahsedilir. İncillerde Miriam/Maria’dan sadece 24 kez bahsedilir. Al-i İmran ve Meryem sureleri Meryem’e adanmıştır. Kur’an’da beş kadından daha bahsedilmiştir ancak hiçbirinin ismi yoktur, kocalarının adları ile anılmıştır: Âdem, Nuh, Lut, İmran ve Firavun. Kur’an’ın Meryem’e bakışı onu Kur’an’ın baş karakteri kahramanı yapıyor. İncillerde çizilen problemli imaja kıyasla çok farklı ve önemli bir statüsü olduğu kesin. Her iki kaynakta da Meryem İsa’nın annesidir, daha doğru bir ifade ile; “Meryem’in oğlu İsa”.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Teslis ya da “Kutsal Üçleme”, ‘Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’ inancı MÖ 381 yılında Konstantinapol Konsülünde karara bağlanmıştır. Konsül kararına karşı olarak Kur’an (yazarları) üstü kapalı olarak farklı bir teslis anlayışı oluşturur ‘Allah ve iki kutsal olan Meryem ve İsa’: “ve Allah dediğinde; Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, sen mi ‘Beni ve annemi Allah dışında iki tanrı edinin!’ demiştin. İsa demişti ki ‘seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir şeyi söylemek bana yakışmaz. Eğer söylemiş isem, kuşkusuz ki, Sen onu bilirsin.” (Maide Suresi 4: 116). Sonrasında kırsal halk hikayesi Meryem figürünü ‘Bakire Meryem’, kusursuz Kadın figürüne dönüşmüştür. Bunu takiben Helen ve Hristiyan tartışmalarında (MÖ 120) Meryem anlayışı daha ileriye taşınarak Hristiyan inanışının temellerine dönüştü. Meryem’in statüsü İsa’ya karşı arttıkça arttı. Kriz durumlarında Hristiyanlar, Yakarmalarını İsa’dan ziyade Meryem’e yönlendirirler. Fransa’nın en meşhur kilisesi Noter Dam’ın girişinde; ‘Anamız! -kutsal kadın, kahramanımız- Senin onuruna inşa edildi İsa’nın değil’ yazar.



Yaygın popüler inanış ve Kur’an’ın anlayışının aksine, İncillerin Meryem’e karşı tutumu açıkça farklıdır. İsa’nın annesine karşı küçültücü ifadelerini görmek şaşkınlık vericidir. Topluluğa karşı konuşma yaparken, bir öğrencisi annesi ile kız kardeşinin kendisiyle konuşmak için geldiklerini haber verir. İsa reddeder: “Annem kim, kardeşlerim kim’ ve eliyle öğrencilerini işaret ederek ‘İşte annem ve işte kardeşlerim” (Matta 12:46-50) dedi. Bu ifadedeki tonlama, Meryem’i oğlu önünde ricacı konumundaki bir anne imajıdır. “Böyle cevap verdi ve devamında ‘Hatta en iyisi Allahlın sözlerini işitip korumaktır’ dedi” (Luka 11: 27-28). Yuhanna incilinde bir düğün sahnesinde: “Şarap tükenince annesi İsa’ya ‘şarapları bitti deyince İsa annesine ‘Ben seninle ne yapacağım, kadın!’ dedi” (Yuhanna 2:3-4). İsa’nın annesine karşı bu tutumu Çarmıh olayında da devam eder: “İsa annesi ile en sevdiği öğrencisini yanında görünce annesine ‘kadın, işte oğlun’ dedi. Sonra öğrenciye ‘işte annen’ dedi” (Yuhanna 19: 25-27).

Zamanla Meryem figürü giderek daha yüceldi. İsa’nın takipçileri, yöneticilerden korktukları için kaçmış olmalarına rağmen, Yuhanna İncili, bu dramatik olayda Meryem’e rol verir: “İsa’nın Çarmıhın yanında annesi ve annesinin kız kardeşi duruyordu” (Yuhanna 19:25). Markus İncil’ine göre, erkek ve kız kardeşleri duruyordu: “Bu Meryem’in oğlu, Yakup, Yusuf, Yehuda ve Simonun kardeşi marangoz değil mi. Kız kardeşleri de aramızda değil mi?” (Markos 6/3). Bu metine göre İsa’nın erkek kardeşinin ve üvey babasının adı Yusuf. Markos ve Yuhanna İncil’lerinde Meryem’in bakireliğinden bahis yoktur. Yeni Ahit’in diğer kitaplarında da yoktur. Meryem’in bakireliği gibi İsa’nın kardeşleri de kaybolmuştur, Hristiyan literatüründe Yusuf’un çocuklarına veya Yusuf’un daha önceki evliliğinden olan çocuklarına dönüşmüştür.

Kristoloji, Hristiyanlıkta İsa’nın insan, tanrısal veya her ikisi olup olmadığı ile ilgili çalışmalar alanıdır. “Meryem’in Oğlu” kavramı, nesiller boyunca tanımlanmaya çalışılmıştır. Bu ifadenin anlamı nedir? İfadenin ilk görüldüğü yer, Markos İncilidir. “Bu Miriam’ın marangoz oğlu değil mi?” (Markos 6/3). Bu tanımlamayı takiben İncil yazarları arasında gizli bir tartışmalar zinciri başladı. Babasının isminin zikredilmeyiş nedeni ne idi? Her zaman kişi babasının oğlu olarak anılır. Aksi durumda İsa’nın meşru evlat olup olmadığı sorgulanacaktır. Matta incilinde “O adam, marangozun oğlu değil mi?” (Matta 13/55) ifadesi tesadüf değildir. Daha sonra Lukas incili “O adam, Yusuf’un oğlu değil mi?” (Luka 4/22) ifadesini kullanır. Bunlardan sonra Yuhanna İncili , aileyi korumak için : “bizler onun babasını ve annesini tanımıyor muyuz?” (Yuhanna 6/42) der. Babasının var olduğunu savunmasının nedeni, İsa’nın gayrimeşru bir ilişkiden doğup doğmadığı şüphelerini gidermek amacı iledir. Yuhanna İncili, İsa’nın gayrimeşru olduğu iddialarına cevap verirken Ferisilerin suçlamalarını nakleder: “biz zinadan doğmadık dediler.” (Yuhanna 8/41).





Matta İncili ‘Yeşaya Kitabı’nın İskenderiye Grek tercümesini dayanak alarak, Meryem’in bakireliğini savunur: “İşte bakire gebe kalıp oğlan doğuracak; adını İmmanuel koyacaklar” (Matta 1/23). Kaynak Yeşaya kitabında ‘betula’-bakire- sözcüğü yerine ‘alma’ sözcüğü kullanılır: “İşte bakire(alma) gebe ve bir oğlan doğuracak, adı ‘Emanuel’ olacak” (Yeşaya 7/14). ‘Alma’ yerine ‘betula’ (parthenous) kullanılması, doğa üstü Kutsal Ruh ’un eli ile gerçekleşen mucizevi doğum hikayesine atıfta bulunmaktır. Öyle ise Meryem kimdir? Meryem’in karakteri ile ilgili farklı kanaatler İmparatorluğun her yanında farklı farklı organize olan Hristiyan akımları doğurdu.

431 yılında Efes’te yapılan konferansta, resmi olarak Meryem ‘Tanrının annesi’ ya da ‘Tanrıyı doğuran kadın’ olarak ilan edildi (Teotokos – Θεοτόκος). Nazırlardan İskenderiyeli Krilios ve Konstantinapollü Nestorius ‘Kadından doğan Tanrı’ fikrini kabul etmedikleri için öğretileri kafirlik olarak ilan edildi. İsa’nın ikili karakteri olduğunu, bir yönü ile Tanrısal diğer yönü ile insan olduğunu savundukları için taraftarları ile birlikte konferanstan kovuldular. Bu görüşe göre İsa bedeni insanoğlu olarak çarmıhta öldü fakat tanrısallığı bozulmadı. Birbiri ardına yapılan Birinci Konstantinapol (553), İkinci Konstantinapol (681) ve ikinci İznik (787) konferansları sonrası hiçbir seçime imkân vermeyen kesin bir sınır çizildi: “bizler iman ediyoruz ki; Kutsal Azize Meryem, bütün yasalar açısından Tanrının annesidir. Çünkü Teslis’in üç unsurundan biri olan bedeni olarak, Tanrımız İsa Christ’i doğurdu”. Krenika’lı Arius daha önce zaten Birinci İznik (325) konsülünde ‘İsa kendisi olarak Tanrı değildir, ancak Tanrı eliyle doğmuştur’ şeklinde iddia etmiştir. Bu tartışmalar açısından bakıldığında Kur’an Arius’un ve Nostorius’un tarafında yer almıştır.

Teogami (Tanrı insan evliliği) fenomeni ilk kez Meryem olayında görülmez. Luxor yakınlarında Deyrü’l Bahri tapınağındaki uzun bir metinde; Kraliyet ailesinde bir teogami sahnesi tasvir edilir. Prenses Hatshepsut’un, tanrı Amon’un kızı olduğu, annesinin odasına babası 1. Tohotmose kılığında odasına girdiği ve bu ilişkiden doğduğu anlatılır. Amon, Hatahepsut’u heykel gibi yonttuğu ve ona kraliçelik vadettiği anlatılır (M.Ö. 1507 – 1458).
Diğer bir Teogami örneği de Kral 3.Amenhotep’in doğumu ile ilgilidir (M.Ö. 1414-1379). Tanrı Amon, kral 1. Thutmose kılığında saraya girer, kraliçe Ahmoses’a rüyasında tecavüz eder. Benzer bir hikâye Büyük İskender’in annesi Olimpias, yılan kılığında yatağına gelen Zeus’a bir çocuk doğurur. Diğer bir Teogami örneği İbranice kaleme alınmış olan, ‘İsa’nın hikayesi’ adlı Agober Milon’un kitabında vardır (786 – 849). Elimizde 15. yy el yazma nüshası var. Kitapta, Yusuf Pandera isimli bir adam Yuhanan kılığına girip Meryem’e tecavüz eder. Yohanan utançtan ülkeden sürgüne gönderilir. Zina sonucu Meryem’den doğan İsa Sanhedrin bilgelerinin önünde diz çökmeyi ve başını örtmeyi reddettiği için piç olarak ilan edilir.

2. yy Yunan Filozofu Celsus ’Doğru Doktrin Üzerine’ isimli kitabında hayali bir Yahudi karakter aracılığı ile Hristiyanlarla alay eder (MS 117). Kitap günümüze ulaşamamış olmakla beraber önemli bir kısmı, İskenderiyeli Origen ‘Celsus’a Karşı’ isimli kitabında vardır (MS 248) (iddiaları çürütmeye çalışır). Hayali bir Yahudi aracılığı ile, İsa’yı suçlar; bakire bir kadından doğduğu hikayesini İsa’nın kendisinin yarattığını iddia eder. Annesinin fakir bir Yahudi köylü kızı olduğu, ‘Pantera’ isimli bir Roma askerinin tecavüzüne uğradığı, babasının da ‘Pantera’ olduğu gerçeğini gizlemeye çalıştığını iddia eder. Daha sonra İsa’nın Mısıra gittiğini orada işçi olarak çalıştığını, sihir sanatını öğrenip Yahuda’ya geri döndüğünü, sihir gücü sayesinde kendisini Tanrı ilan etiğini iddia eder. Celsus Hristiyanları sorularla zorlar ve neden diğer peygamberler arasından İsa’nın Mesih olarak seçildiğini sorar. Eğer Tanrı ise neden fakir olduğunu neden kral olmadığını sorar.

Meryem’in bakireliği kavramı, antik Aram Krallığı topluluğunun devamı olan Suriyeli düşünür Mor Yakup’u da meşgul etmiştir. (MS 450-521). Mor Yakup ‘Bakirenin Oğlu’ isimli ilahinin de şairidir. Ondan önce Suriyeli şair Efrayim (306-375) ‘Kutsal Doğum’ isimli bir kitap yazmıştır. Kitabında İsa’nın Tanrısal ve fiziki ikili niteliğini açıklamakta güçlük çektiğini ifade eder: “ağzım sana nasıl sesleneceğini bilmiyor, Ey Allah’ın oğlu. Sana Yusuf’un oğlu demekten korkarım çünkü onun tohumundan değilsin.” Suriyeli düşünürler “Meryem oğlu” kavramı konusunda teolojik bir ikilemle karşı karşıya kalmışlardır. Bir yandan, İsa bilinmeyen bir babadan olduğu ve diğer yandan Meryem’in zina suçunu gizlemek onlar için önemliydi. Hristiyan konferanslarında kabul edilen; İsa’nın sadece Meryem’in oğlu değil her şeyden önce Allah’ın oğlu olduğu kararları kabul edemediler. İslam dininin yükselişi öncesi Suriyeli düşünürler İsa’nın insani yanını öne çıkarıp, tanrısallığı ilkesini reddettiler.

Matta İncili Petrus’un ağzından İsa’nın tanrısallığını kesin olarak ifade eder: “Yaşayan tanrının oğlu Mesih sensin.” (Matta 16/16) Buna karşın Yuhanna İncili Yahudilerden yana tavır alır: “Yahudiler ‘bizin yasamız (Tora) var, yasaya göre ölmesi gerekir, çünkü kendisinin Tanrının oğlu olduğunu iddia ediyor’ dediler” (Yuhanna 19/3). “Seni iyi işlerinden ötürü değil, insan olduğun halde tanrı olduğunu iddia ettiğin için taşlıyoruz” (Yuhanna 10/33). Kur’an kanonik İncillerin değil Yahudilerin görüşünü paylaşır: “Allah, Meryem oğlu Mesihtir diyenler kafirdir” (Maide 5/17). Kesin bir ifade ile: “Allah birdir ve ebedidir. Doğurmadı ve doğmadı. Onun tektir benzeri yoktur” (İhlas Suresi 112/1-4). Kur’an yazarları ‘tanrının oğul sahibi olması’ fikrine inananlara şiddetle karşı çıktılar: “onlar ‘Rahman (Allah) bir oğul edinmiştir’ dediler. Çok çirkin bir suçlamasa bulundular. Bu söylediklerinden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp gidecek, yine de Rahman’a oğul isnat etmekten geri durmadılar” (Meryem 19/88-90). Kur’an kınamalarını genişletir: “Allah hiç çocuk edinmemiştir. Onun ile birlikte başka hiçbir tanrı da yoktur, şayet öyle olsaydı her tanrı kendi yarattığını tutar ve tartışma çıkardı” (Mü’minun 23/91). Kanonik Hristiyanlık ile Kur’an’ın büyüyüp yayıldığı Suriye bölgesi toplulukları arasındaki fark giderek arttı.

Kur’an, Yahudileri ‘ey kitap ehli’ gibi hitaplarla onurlandırarak vaazlar verir, kanonik Hristiyan inanışından farklı bir İsa’nın Mesih (mehdi) olduğu inanışını yaymaya çalışır: “Ey kitap ehli, dininiz konusunda aşırı gitmeyin, Allah hakkında gerçek olanın dışında konuşmayın. Gerçek şu ki Meryem oğlu İsa Mesih, Allah’ın elçisidir, Meryem’e atmış olduğu kelimesi ve kendinden üflediği ruhu dur” (Nisa 4/171). Kur’an Hristiyanlara da hitap eder: “üç demeyin, sizin için daha iyi olur. Allah tek bir Tanrıdır. O, çocuk edinmekten uzaktır. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Allah yeter” (Nisa 4/171).

İsa’nın takipçileri arasında, çarmıh olayını takiben, görüş farklılıklarını gösteren, olağan üstü bir olay Antakya’da gerçekleşti. ‘Üç Sütun’ bu olaya dahil oldu; Yakup, Petrus ve Paulus. Paulus asistanları Titus ve Bar-Naba ile birlikte Antakya’ya giderler, Paulus olayı açıklar:
“Ne var ki, Yakup’un yanından bazı adamlar gelmeden önce, Kefas (Petrus) Yahudi olmayan kardeşleri ile birlikte oturup yedi, suçlu olduğu için ona açıkça karşı geldim. Diğerleri gelince sünnetli kardeşlerinden korktuğu için sünnetsizlerden ayrıldı. Onunla birlikte diğer Yahudi kardeşleri de ayrıldı. Bar-Naba da ayılınca; onlar İncilin gerçeklerinden sapmış oldukları için, herkesin önünde: Yahudi olduğunuz halde Yahudi olmayanlar gibi davranıyorsunuz, nasıl oluyor da yabancıları Yahudi gibi yaşamaya zorluyorsunuz?” (Galatyalılar 21-6).
İsa’nın takipçilerinden olan bu üç liderin yer aldığı bu tiyatral sahne sembollerle doludur. Sahne Yahudilerin (sünnetliler) ve Yahudi olmayan (sünnetsizler) (Aralim-Gerntiles) katıldığı ve Petrus’un (Kippa- Sela) liderliğindeki bir yemek sahnesi. İsa’nın kardeşi Yakup taraftarları ile aniden çıkıp gelir. Petrus sünnetsizlerle beraber koşer olmayan yiyecekler yediği için korkar. Paulus görüşlerini aktarmak için fırsat bulur, sofradakilerin huzurunda Petrus’u azarlar. ‘Sen Yahudi’sin, eğer koşer yasasına sen uymazsan nasıl sünnetsiz olan İsa takipçilerinden uymalarını isteyebilirsin? Böylece üçü arasındaki hiyerarşi de anlaşılmış olur. Yakup’un aile bağları dolayısı ile itibar ve statüsü herkesçe bilinmektedir. Rekabet sünnetliler arasında faaliyetten sorumlu olan Petrus ile, sünnetsizlere gönderilen Paulus arasındadır. Bu dramatik olayda, birbiri ile çatışan üç akım görmekteyiz. Zamanla gelişen bu akımlar Hristiyanlıkta, kanonik olmayan kitaplarda ve kuranda ifade bulmuşlardır.







Kur’an’da Meryem ve İsa figürü kendiliğinden ortaya çıkmamıştır. Kanonik olmayan İncillerle uyumludur. Mesihçi kanonik olmayan İncillerin Ön-Asya toplumlarında yaygın oluşu ile uyumludur. Yani Yakup’un proto-İncili, Matta’nın Genoese İncili, Bar-Naba ile uyumludur.
Kur’an ayet ve sureleri bir araya getirilirken Ön-Asya’da Siryak ve Yunanca konuşan, Aram ve Asur krallıklarından kalan, araştırmalarda Yahudi-Hristiyan olarak isimlendirilen topluluklar vardı. Bu isimlendirme uygun değildir. Çünkü bu guruplar Nazaretler (Kur’an’da Nasara olarak geçer), Aviyon’lar ve Al-Husaim denilen Hristiyan ve Yahudi olmayan guruplardır. Bunlar İsa’nın Mesihçi inanışında olan guruplardır. Yahudilikten ayrılan, Yahudi geleneklerini ve yasalarını devam ettiren fakat kanonik Hristiyanlarca inkârcı veya muhalif kabul edilen Hristiyan guruplardır. İsa’nın Tanrısallığını ve Teslis’i reddederler, İsa’nın Çarmıhta öldüğüne karşı çıkarlar, çarmıh olayı bütünüyle gerçekleşmediğini, halüsinasyon ya da göz yanılması olduğuna inanırlar. Bu akımların izleyicileri, Paulus’un Yahudi olmadığını, yüksek rahibin kızı ile evlenmek istediği için Yahudiliğe katıldığını, öğretilerinin reddedildiğini iddia ederler. Kendilerini İsa’nın kardeşi Yakup’a yakın hissederler.

Bu pozisyon, Kur’an üzerinde doğrudan etkili olmuştur. Bunlara ilave olarak, bu gurupların, Yeni Ahit’teki ‘Vahiy Kitabı’na, İsa’nın insan karakterini reddeden monofhysism’e ve Çarmıhta ölüm olayını kabul etmeyen Docetism’e olan yakınlıklarını da ilave etmek gerekir. Zaman içinde, İsa’nın çarmıha gerilmediğini, görünenin sadece gölgesi olduğunu, Çarmıhı taşıyan Kireneli Simon veya hain Yehuda olduğunu, ihanetin bedeli olarak İsa’nın yerine çarmıha gerildiklerini anlatan hikayeler gelişti.
Meryem ve İsa’nın doğumu hakkında da Kur’an önemli görüşler sağlar. Kur’an versiyonunda, İsa’nın doğumunu bir doğum olayı değil de bir yaratılış olarak tanımlar. Kur’an’a göre Allah Meleklerine şöyle der: “Hani Rabbin ‘Ben kara, kuru ve sert balçıktan bir insan yaratacağım, onu şekillendirip ruhumdan üfleyeceğim. Önünde secde edip, selamlayın’ demişti. İblis (şeytan) hariç hepsi secde etmişti” (Hicr 15/28). Şaşırtıcı bir şekilde Kur’an, İsa’nın doğumunu Adem’in yaradılışı ile kıyaslar: “Allah katında İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yaratmıştı ve ‘ol’ demişti, olmuştu” (Kun feYekun) (Al-i İmran 3/59). Bu tasvir zor bir teolojik sorun doğurmaktadır. Hem Âdem gibi topraktan yaratıldığını hem de aynı zamanda bir kadından doğduğu çelişkisi. İlave olarak, İsa aynı zamanda balçıktan canlı yaratmak gibi İlahi güçlere de sahiptir. İsa İsrailoğulları’na şöyle seslenir: “Ben size Rabbinizden bir mucize ile geldim. Size balçıktan bir kuş yapacağım, sonra ona nefesimi üfleyeceğim ve Allah’ın izni ile, o canlı bir kuş olacak” (Al-i İmran 3/49). Allah bu mucizenin kendi izniyle olduğunu söyler: “Benim iznimle, çamurdan kuş şeklinde bir şey yaptığını ve sonra da benim iznimle, kuş olması için ona üflediğini…” (Maide 5/110). İsa’nın doğumunun bu versiyonu Kanonik İncillerde hiç yoktur. Fakat önemli bir kısmı Kur’an’dan önce olan Syriac metinlerde ve İbranice ‘Enoh Kitabı’, ‘Aden ile Havva Kitabı’ (Musa’nın öngörüsü) gibi Ganoza metinlerde bulunur. İbranice yazılmış olduğu bilinen bu metinlerin Yunanca versiyonu (M.S. 360) günümüze ulaşmıştır.


Bu tasvirlere bakarsak, çelişkili durumu çözüme kavuşturmak zor. İsa, Allah tarafından balçığa üflenerek mi yaratıldı, yoksa bir kadından mı doğdu? Aslında cevap açıktır. Kur’an’ın tek bir yazar tarafından kaleme alınmadığını dikkate almak gerekir. Belli bir zaman diliminde de yazılmamıştır. Farklı zamanlarda farklı yazarlarca yazılmış, zaman zaman zıt eğilimleri olan editörlerce düzenlenmiştir. Kur’an’da İsa’nın doğumu ile ilgili farklı ve çelişkili versiyonların olmasından daha ilginci, İslam’ın kahramanı Muhammed’den hiç söz edilmez. Bazıları bu soruna çözüm olarak, hükümdarların Kur’an’daki bazı detayları kasıtlı olarak sildiklerini ileri sürerler. Bu durumda da bu hükümdarların neden Muhammed’in imajını silip, İsa ve Meryem’i öne çıkardıkları sorusu akla gelir.


Gerçek şu ki; İsa’nın hayatı hakkında Romalılar tarafından çarmıhta öldürüldüğü gerçeğinden başka bir şey bilmediğimiz gibi, Muhammed hakkında tarihsel olarak kesin hiçbir şey bilmiyoruz. Son 20 yılda bu konuda birçok araştırmalara dayanarak; Kur’an’ın ön versiyonunun, Ordadox Hristiyan inanışına karşı olan, Mesihçi İsa inancını taşıyan, Aram-Suriye orijinli Hristiyan gurupların elinde ‘Dua Kitabı’ olduğu yönündedir. Bu guruplar, İznik ve Konstantinapol konferanslarında, sapkın veya muhalif guruplar olarak ilan edilen guruplardır. İsa’nın çarmıhta öldüğünü, aslında çarmıh olayının olmadığını, tanrısallığının olmadığını, teslis inancını kabul etmeyen ancak Yahudi yasalarını ve geleneklerini devam ettiren guruplardır. Bütün bunlardan 200 yıl sonra, kuzey Pers bölgesinde (Bugünkü Özbekistan) yaşamış olan Muhammed Buhari, İslam dininin temellerini oluşturan, Muhammed’in sözleri Hadis’leri toplayarak biyografisini de oluşturmuştur.
Yazar: Dr. Yigal BenNun
Çeviri: Dr. Muammer Karakaş




מאמר זה התפרסם באלכסון ביום ראשון 20 בנובמבר 2022 על־ידי יגאל בן-נון
מריה גיבורת הקוראן – אלכסון (alaxon.co.il)





Chapter 33 The Coalition سورة الأحزاب – Al-Ahzab: Verse 40
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلَٰكِنْ رَسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ ۗ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
Muhammad is not the father of any of your men, but (he is) the Messenger of Allah, and the Seal of the Prophets: and Allah has full knowledge of all things.

Chapter 47 Muhammad سورة محمد – Muhammad: Verse 2
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَآمَنُوا بِمَا نُزِّلَ عَلَىٰ مُحَمَّدٍ وَهُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ ۙ كَفَّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَأَصْلَحَ بَالَهُمْ
But those who believe and work deeds of righteousness, and believe in the (Revelation) sent down to Muhammad – for it is the Truth from their Lord,- He will remove from them their ills and improve their condition.

Chapter 3 The family of Imran سورة آل عمران – Aal-e-Imran: Verse 144
وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ ۚ أَفَإِنْ مَاتَ أَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ ۚ وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللَّهَ شَيْئًا ۗ وَسَيَجْزِي اللَّهُ الشَّاكِرِينَ
Muhammad is no more than a messenger: many Were the messenger that passed away before him. If he died or were slain, will ye then Turn back on your heels? If any did turn back on his heels, not the least harm will he do to Allah; but Allah (on the other hand) will swiftly reward those who (serve Him) with gratitude.

Chapter 48 The victory سورة الفتح – Al-Fath: Verse 29
مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ ۚ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ ۖ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا ۖ سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِمْ مِنْ أَثَرِ السُّجُودِ ۚ ذَٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ ۚ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنْجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَىٰ عَلَىٰ سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ ۗ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Muhammad is the messenger of Allah; and those who are with him are strong against Unbelievers, (but) compassionate amongst each other. Thou wilt see them bow and prostrate themselves (in prayer), seeking Grace from Allah and (His) Good Pleasure. On their faces are their marks, (being) the traces of their prostration. This is their similitude in the Taurat; and their similitude in the Gospel is: like a seed which sends forth its blade, then makes it strong; it then becomes thick, and it stands on its own stem, (filling) the sowers with wonder and delight. As a result, it fills the Unbelievers with rage at them. Allah has promised those among them who believe and do righteous deeds forgiveness, and a great Reward.